Tefsir değil, fıkıh kitabı okumalı

26/11/2018 Pazartesi Köşe yazarı O.Ü

Farz-ı ayın olan fıkıh kitaplarını okumayı bırakıp, nafile olan tefsir okumak, caiz değildir.
 
Sual: Bir Müslüman, dinin emir ve yasaklarını, tefsir ve hadis kitaplarından mı yoksa fıkıh kitaplarından mı öğrenmelidir?
Cevap: Konu ile alakalı olarak Hadîkada buyuruluyor ki:
“Ehl-i sünnet itikadını ve farzları, haramları öğrenmek farzdır. Bunları öğretmek ve kendine lazım olandan başka fıkıh bilgilerini öğrenmek ve Kur’ân-ı kerimin tefsirini ve hadis ilmini öğrenmek farz-ı kifayedir. Fıkıh bilgileri, Kur’ân-ı kerimden ve hadîs-i şeriflerden öğrenilmesi farz olan bilgilerdir. Fıkıh kitabı okuyanlar, âyetten ve hadîsten hüküm çıkarmak ihtiyacından kurtulur. Farz-ı kifaye olanları bilen, yapan var iken, bunları öğrenmek müstehab olur. Bunları yapmak nafile ibadet olur. Yalnız, cenaze namazı böyle değildir. Cenaze namazını velisi kılınca, başkalarının tekrar kılması caiz olmaz. Namaz kılacak kadar Kur’ân-ı kerim ezberleyen kimsenin, boş zamanlarında daha çok ezberlemesi, nafile namaz kılmasından daha çok sevap olur. İbadetlerinde ve günlük işlerinde lazım olan fıkıh bilgilerini öğrenmesi ise, bundan daha çok sevap olur. Lüzumundan fazla fıkıh bilgilerini öğrenmek de, nafile ibadetlerden daha sevaptır. Lüzumundan fazla fıkıh bilgisi öğrenirken, tasavvuf bilgilerini ve hakîmlerin, yani Allahü teâlâya ârif olanların sözlerini ve hâl tercümelerini öğrenmesi de müstehab olur. Bunları okumak, kalpte ihlası arttırır. Fıkıh bilgilerini, derin âlimler, âyet-i kerimelerden ve hadîs-i şeriflerden çıkarmışlardır. Bunlar, ancak fıkıh kitaplarından ve fıkıh âlimlerinden öğrenilir.”

Görülüyor ki, tefsir okumak farz-ı kifayedir. Fıkıh kitapları varken, din bilgilerini tefsirlerden öğrenmeye kalkışmak, nafile ibadet olur. Farz-ı ayın olan fıkıh kitaplarını okumayı bırakıp, nafile olan tefsir okumak, caiz değildir. Zaten, bizim gibi cahillerin, tefsir ve hadis kitaplarından fıkıh bilgisi öğrenmesi imkânsızdır. Cehenneme gidecekleri bildirilen yetmişiki fırkanın âlimleri, tefsirlerden yanlış mana anladıkları için, sapıttılar. Âlimler sapıtınca, bizim gibi cahillerin tefsirden ne anlayabileceğimizi düşünmeliyiz! Doğru yazılmış tefsirleri okuyan cahiller, böyle felakete düşerse, Mehmet Abduh, Ömer Rıza ve Seyit Kutup gibi dinde reformcuların tefsir adındaki kitaplarını okuyan acaba ne olur?