İlim amelden, iman ise ilimden öncedir

20/11/2018 Salı Köşe yazarı V.T

Peygamberler, insanları önce imân etmeye, bunu kabul edenleri de, ilim öğrenip amel etmeye da’vet etmişlerdir.
 
 
Ebû Musa bin Ebân hazretleri Hanefî mezhebinin meşhur fıkıh âlimlerindendir. Doğum târihi bilinmemektedir. 221 (m. 836)’da Basra’da vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
İlim öğrenmek, her Müslümana farzdır. Bunda gevşek davrananların hiçbir mazereti kabul edilmeyecektir. Bir Müslümanın, kendisine lâzım olan din ve dünyâ bilgilerini en doğru bir şekilde öğrenip, bunları tatbik etmesi elbette lâzımdır, ilim öğrenmek nasıl ki mutlaka mühim ise, o ilmin doğrusunu öğrenmek de o derece mühimdir. Bir Müslümanın Müslümanlığı, bunları bilip yapmakla tamam olur.
Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem); “İlim talep etmek, her Müslümana farzdır” buyurdu. Başka bir hadîs-i şerîfte de buyurdu ki: “Din bilgisi öğrenmek, her Müslümana farzdır, öyleyse onu öğreniniz ve öğretiniz. Câhiller olarak ölmeyiniz.”
Her Müslümanın, kendisine lâzım olan ilimleri öğrenmesi lâzım olduğu gibi, âlime de, ilmiyle herkese faydalı olmak için gayret etmesi lâzımdır. Kendisinden ilim talep edeni menetmesi uygun değildir. İlim, amelden öncedir. Bir şey bilinir, bundan sonra bu bilgiye uygun amel yapılır. Bunun için, ilim amelden önce gelmektedir. Fakat imân böyle değildir, imân, ilimden de öncedir. Peygamberler, insanları önce imân etmeye, bunu kabul edenleri de, ilim öğrenip amel etmeye da’vet etmişlerdir.
İlmin kâmil olması için bazı şartlar vardır. Niyeti, başka niyetlerin karışmasından kurtarıp ihlâsa kavuşturmalı, bâtını manevî kirlerden temizlemeli, ilme, Allahü teâlânın rızâsı için yönelmeli, ilim öğrenmek sevâbını Allahü teâlâdan beklemeli, gösterişten, övünmekten uzak durmalıdır. Allahü teâlâ için olan, ebedi saadete kavuşturan ilimleri öğrenirken; takvâ sahibi, ilmiyle âmil olan hakîkî İslâm âlimlerini seçmeli, bunlar bulunamazsa, bunların kitaplarını okuyarak aynı şekilde istifâde etmeye çalışmalıdır.
İlim için bütün gücü ve gayreti ile çalışmalı, tevâzu sahibi olmalıdır. İlim sebebiyle öne geçmek, herkesten alâka görmek ve gösteriş yapmak niyetinden vazgeçmelidir. İlim öğrendiği âlimin huzûrunda sükût edip, edeb ile dinlemeli, suâl sorarken güzel sormalı, hocasına itirâzı ve onunla mücâdeleyi terk etmelidir, öğrendiği ilim ile amel etmeli, gevşeklik göstermemelidir. Bir hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Allahü teâlâ, bildiği ile amel edene, bilmediklerini öğrenmeyi ihsân eder.”