"Ne mutlu bu Kur’ân-ı kerîmi okuyan dillere"
29/09/2025 Pazartesi Köşe yazarı V.T
Melekler Kur’ân-ı kerîmi duydukları
zaman "Ne mutlu bu Kur’ân-ı kerîm, kendilerine inen ümmete"
demişlerdir.
Sadrüddîn Hocendî hazretleri
Şafiî mezhebi hadîs ve fıkıh âlimlerindendir. Türkistan’da Hocend’de doğdu.
İran’da İsfehan’da birçok âlimden ilim öğrendi ve tahsil görüp yetişti. Sonra
Bağdad’a gitti. Nizamiye Medresesi’ne müderris tayin edildi. 552 (m. 1157)
yılında Bağdad’dan İsfehan’a giderken, Hemedan civarında vefat etti. Naklettiği
hadis-i şeriflerden bazıları:
“Birisi Resûlullaha
(aleyhisselâm), “En faziletli amel hangisidir?” diye suâl etti. “Allahü teâlâya
îmândır” buyurdu. “Sonra hangisidir?” dedi. “Allah yolunda cihâddır” buyurdu.
Soran kimse, “Sonra hangisidir?” diye suâl edince, “Hacc-ı mebrûrdur (kabûl
olunmuş hacdır)” buyurdu.
“Âlimin yanılmasından sakının ve
onunla münâsebeti kesmeyin, düzelmesini bekleyin.”
“Mecliste olanlar yerlerini alıp
oturdukları zaman, birisi bir kardeşini davet ederek yer verirse; o, bir
ikramdır, onu kabûl etsin. Şayet yer göstermezse, müsait olan bir yer bulsun ve
oraya otursun.”
“Kimin emrine memûr verilir ve
kendisi amir olur da onlara gerekli nasîhatta bulunmazsa, Allah, Cenneti ona
haram eder.”
“Ümmetimin helaki, kötü âlim ve
câhil âbiddendir. Kötü âlimler insanların en kötüsü, iyi âlimler de insanların
en iyisidir.”
“Allahü teâlâ, mahlûkâtı
(yarattığı varlıkları) yaratmadan bin sene önce, Tâhâ ve Yâsîn’i okumuştur.
Melekler Kur’ân-ı kerîmi duydukları zaman: 'Ne mutlu bu Kur’ân-ı kerîm,
kendilerine inen ümmete, ne mutlu bu Kur’ân-ı kerîmi taşıyan, içine alan
boşluklara, ne mutlu bu Kur’ân-ı kerîmi okuyan dillere' demişlerdir.”
“Saflarınızı düzgün tutun.
Omuzlarınızı aynı hizaya getirin. Namazda, yanınızdakine yumuşak davranın,
onları incitmeyin. Aradaki boşlukları doldurun. Zîrâ şeytan, tıpkı koyunun
küçük kuzusu gibi, aranızdaki boşluklarda dolaşır. Şeytana, girebileceği
boşluklar bırakmayın. Kim safları sık tutarsa, Allah ondan râzı olur. Kim de
saflarda boşluk bırakırsa, Allah ona gazâb eder.”
“Cüzzam hastalığından kaçtığınız
gibi, dünyâdaki fuzûli işlerden kaçınınız. Leşten tiksindiğiniz gibi,
nefslerinizi dünyâdan tiksindiriniz. Kalblerinizi, âhıreti tefekkür ile
aydınlatınız. Fuzûli dünyâ işlerinizden ve günahlarınızdan Allaha tövbe ediniz
ki, kıyâmet gününün şiddetinden korunasınız.”
“Tâ’ûndan
(vebadan) kaçan kimse, (Allah yolunda) savaştan kaçan kimse gibidir. Tâ’ûna
sabreden kimseye, şehid sevâbı verilir.”
