İmândan sonra en kıymetli ibâdet

08/12/2018 Cumartesi Köşe yazarı V.T

Namazı doğru kılmakla şereflenen bir kimse, çirkin, kötü şeyler yapmaktan korunmuş olur.
 
Sadrül-efâdıl Harezmî hazretleri fıkıh, nahiv ve lügat âlimidir. 555 (m. 1160)’de Türkistan’da Harezm’de doğdu. 617 (m. 1220)’de Buhârâ’da vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Dînimizde, imandan sonra en kıymetli ibâdet namazdır. Namaz dînin direğidir, ibâdetlerin en üstünüdür. İslâmın ikinci şartıdır. Arabîde namâza (Salât) denir. Salât, aslında dua, rahmet ve istigfar demektir. Namazda, bu üç mananın hepsi bulunduğu için, salât denilmişdir. Allahü teâlânın en çok beğendiği ve tekrar tekrar emrettiği şey, beş vakit namazdır. Allahü teâlânın, müslimânlara imân etdikten sonra en önemli emri, namaz kılmaktır. Dînimizde ilk emredilen farz da namazdır. Kıyâmette de, imândan sonra ilk soru namazdan olacakdır. Beş vakit namazın hesabını veren, bütün sıkıntı ve imtihanlardan kurtulup, sonsuz kurtuluşa kavuşur. Sevgili Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Namaz dînin direğidir. Namaz kılan kimse, dînini kuvvetlendirir. Namaz kılmayan, elbette dînini yıkar). Namazı doğru kılmakla şereflenen bir kimse, çirkin, kötü şeyler yapmaktan korunmuş olur. Ankebût sûresinin kırkbeşinci âyetinde meâlen, (Doğru kılınan namaz, insanı pis, çirkin ve yasak işleri işlemekten korur) buyuruldu.
             ***
Üsâm bin Yûsuf isminde bir kişi Hâtim-i Esâm hazretlerinin meclisine geldi. Hâtim-i Esâm’a hitaben; “Namazı nasıl kılarsın?” dedi. Hâtim-i Esâm yüzünü ona doğru çevirip; “Namaz vakti gelince kalkar hem zâhiren hem de bâtınen abdest alırım” dedi. Üsâm bin Yûsuf; “Zâhirî ve bâtınî abdest nasıl olur?” diye sordu. O zaman Hâtim-i Esâm zâhirî abdest, malum âzâları malum olduğu surette su ile yıkamaktır. Bâtınî abdeste gelince, âzâlarımı; tövbe, nedamet ile, dünya ve baş olma sevgisini, mahlukun övmesini, kin ve hasedi terk etmek suretiyle yıkarım. Kâbe’yi gözümün önünde tutarım, Allahü teâlânın beni gördüğünü düşünürüm. Cennetin sağımda, Cehennemin solumda, Azrail aleyhissselâmın arkamda olduğunu ve sanki ayağımı Sırat Köprüsü’ne koymuş olduğumu, kıldığım bu namazın son namazım olduğunu kabul ederim. Sonra niyet eder, tekbir alırım. Namazda okurken, tefekkür ederek okurum. Tevâzu ile rükû’a giderim. Tazarru ve yakarma hâlinde secde yaparım. Ümit ile teşehhüde otururum, ihlâs ile selam veririm... İşte otuz seneden beri benim kıldığım namaz böyledir.”
Bunun üzerine Üsâm bin Yûsuf, Hatim hazretlerine “Bunu herkes yapamaz” deyip şiddetle ağladı.